Bastırmak
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Basmak işini yaptırmak
Cümle 1: Çok güçlüydü, bastırdı, omuzlarını yatağa yapıştırdı âdeta. - T. Dursun K.Zararlı bir olayı önlemek
Cümle 1: İsyanı bastırmak. Yangını bastırmak.Üstünlüğünü göstermek
Cümle 1: Şişman, kısa boylu bir yüzbaşı usulsüzlükte, şarlatanlıkta, inatta hepimizi bastırıyor. - Ö. SeyfettinBir kumaşın kenarını kıvırıp dikmek
Gidermek
Cümle 1: Heyecanını bir türlü bastıramıyor. - N. Araz(cevap için) Hemen yetiştirmek
Cümle 1: Cevabı bastırdı.Ansızın birinin yanına gitmek
Cümle 1: Ama bir evi tek başına çeviren, o evin düzeninden sorumlu kadınlar ansızın bastıran konuktan her zaman tedirgin olurlar. - O. Rifatbastırmak
nszBirdenbire ve pek çok etkisini göstermek
Cümle 1: Tipi birdenbire bastırmış. - Sait Faik Abasıyanıkbastırmak
HalkdiliKümes hayvanlarını kuluçkaya yatırmak
Baskı yapmak, üzerine iyice düşmek
Cümle 1: Köyün ihtiyarları da Feyziye'nin babasına bastırmışlar, onları bağışlatmışlar. - E. Bener
bastırmak teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- press
- compress
- suppress {f}
Örnek Cümle:
It will take a long time to suppress the revolt.
-Ayaklanmayı bastırmak uzun sürecek.
Örnek Cümle:
People suffering from low level of blood sugar disorder, because they lack the power to suppress their emotions, get easily frightened and angry.
-Kan şekeri bozukluğu düşük seviyede olan kişiler onların duygularını bastırmak için güçten yoksun olmaları nedeniyle kolayca korkarlar ve öfkelenirler.
- depress
- allay
- drown
- beat down
- extinguish
- bottle up
- keep down
- (for something) to relieve (pain, hunger, etc.)
- to set, put (a hen) on eggs so that she will hatch them
- to hem (a piece of cloth)
- choke
- to come out with (a reply) at once
- to have or let (someone) step on or in (something)
- to surpass, outdo (someone) in (something)
- to suppress, put down (a rebellion, a disturbance)
- to have or let (someone) print (books, etc.) or coin (money)
- bear against
- slang to cough up, fork over (money). Bastır! Go! (said to urge on someone, a team): Haydi bastır Beşiktaş! Get'em Beşiktaş! Bastır ulan! Get him!
- alleviate
- to press (one thing) upon (another)
- to put out (a big fire)
- weigh
- flow
- appease
- gulp down
- assuage
- crucify
- keep in
- (for heat, cold, rain, snow) suddenly to set in or to increase in intensity
- weigh down
- keep under
- press down on
- burke
- gulp
- hold down
- to pack (things) tightly in (a container)
- (for an unexpected visitor) suddenly to descend, suddenly to show up; suddenly to descend upon, suddenly to visit
- to have (sth) printed; to make sb print; to subdue, to repress, to stifle, to contain; (isyan) to put sth down, to suppress, to quash, to quell; (açlık) to appease; (ses) to drown; (skandal vb) to hush up, to cover; (giysi) to hem
- push down
- quench {f}
- descend
- choke back (Dilbilim)
- hush up
- damp
- overtake
- drown out
- cover
- put
- overwhelm
- outdo
- putdown
- choke down (Dilbilim)
- override
- ram
- repress
- stifle
Örnek Cümle:
I had to stifle my anger in front of him.
-Onun önünde öfkemi bastırmak zorunda kaldım.
- quash
- relieve
- squelch
- contain
- stamp out
- come over
- quell
- dampen
- stay
- push
- bas
- {i} bass
I play bass in a jazz band.
-Bir caz orkestrasında bas gitar çalıyorum.
I play bass guitar in a guitar ensemble.
-Bir gitar topluluğunda bass gitar çalarım.
- bastırmak (isyan)
- quell
- kenarını bastırmak
- fringe
- bas
- bass guitar
I quit playing the bass guitar.
-Ben bas gitar çalmayı bırakıyorum.
Are you happy with your new bass guitar?
-Yeni bas gitarından memnun musun?
- bastırma
- suppress
You should suppress your pride.
-Kibrini bastırmalısın.
People suffering from low level of blood sugar disorder, because they lack the power to suppress their emotions, get easily frightened and angry.
-Kan şekeri bozukluğu düşük seviyede olan kişiler onların duygularını bastırmak için güçten yoksun olmaları nedeniyle kolayca korkarlar ve öfkelenirler.
- bastırma
- supression
- bastırma
- (Biyokimya) compress">(Biyokimya) compress
- bas
- {f} print out
- bas
- bull fiddle
- bas
- {f} printing
The first printing machine was invented by Gutenberg.
-İlk baskı makinesi Gutenberg tarafından icat edilmiştir.
Why did you put off the printing of my book?
-Benim kitabımın baskısını niçin erteledin?
- bas
- overwhelm
- bas
- bass voice
- bas
- {f} press
Please put a cassette in the VCR and press the record button.
-Lütfen VCR'a bir kaset koy ve kayıt butonuna bas.
He pressed me to stay a little longer.
-O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.
- bas
- imprint
- bas
- {f} print
This book is out of print.
-Bu kitabın baskısı tükendi.
This machine can print sixty pages a minute.
-Bu makine dakikada 60 sayfa basabilir.
- bas
- basso
Are you still playing the bassoon?
-Hâlâ bason çalıyor musun?
- bas
- {f} overwhelming
- bas
- {f} published
He had a book on physics published.
-Fizikle ilgili bir kitap bastırdı.
A lot of books are published every year.
-Her yıl bir sürü kitap basılır.
- bas
- {f} pressed
He pressed the brake pedal.
-O, fren pedaline bastı.
He pressed me to stay a little longer.
-O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.
- bas
- {f} pressing
I have a pressing feeling in my stomach.
-Midemde bir basınç hissi var.
Time is pressing, and quick action is needed.
-Zaman baskı yapıyor ve acil eylem gerekli.
- bastırma
- appeasement
- bas
- nob
He walked on tiptoe so that nobody would hear him.
-O, kimse onu duymasın diye parmak uçlarına basarak yürüdü.
- bas
- kephale
- açlığını bastırmak
- to stay one's hunger
- bas
- incuse
- bas
- flush mechanism of a toilet
- bas
- bass; bass guitar, bass
- bas
- stet
- bastırma
- {i} suppression
- bastırma
- repression
- bastırma
- depression
- bastırma
- {i} compression
- bastırma
- {i} stranglehold
- birbirine bastırmak
- swage
- faka bastırmak
- deceive
- faka bastırmak
- two-time
- faka bastırmak
- hornswoggle
- faka bastırmak
- trick
- göğsüne bastırmak
- strain smb. to one's breast
- karanlık bastırmak
- fall
- kenarını bastırmak
- skirt
- kenarını bastırmak
- hem
- kenarını bastırmak
- overcast
- konuşarak bastırmak
- talk down
- mandepsiye bastırmak
- to chisel sb (out of sth)
- mandepsiye bastırmak/düşürmek
- slang to trick, dupe, pull a fast one on
- mideyi bastırmak
- (for a snack) to assuage one's hunger pangs
- para bastırmak
- coin
- salamuraya bastırmak
- souse
- sesini bastırmak
- drown out
- sesini bastırmak
- shout smb. down
- sesle bastırmak
- drown out
- soğuklar bastırmak
- for the weather to turn cold suddenly
- suya bastırmak
- souse
- suya bastırmak
- to soak
- sıcaklar basmak/bastırmak
- for the weather suddenly to get very hot
- titreşimini bastırmak
- damp down
- tongaya bastırmak
- to trap, to take in
- tongaya bastırmak
- to trick, con, play (someone) for a sucker
- tozu bastırmak
- settle the dust
- tuzlu suya bastırmak
- souse
- uyku basmak/bastırmak
- suddenly to feel very sleepy
- uyku bastırmak
- catch some shuteye
İlgili Terimler
bastırmak teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı
- BAS
- extension for a BASIC language file (Computers)
- BAs
- plural of BA
- bas
- Officers and enlisted personnel with BAS authorized on tour orders will automatically be paid BAS for each day of active duty
- bas
- British Antarctic Survey (you should know this one!) BASMU - BAS Medical Unit BAT - British Antarctic Territory BC - Base Commander BGA - Base General Assistant BGS - British Geological Survey BI - Bird Island (station code) BSD - Biological Sciences Division
- bas
- Business Application Services A function of the CICSPlex System Management (SM) product which manages CICS resource definitions and the CICS installation process
- bas
- Block Acquisition Sequence
- bas
- Medieval category of soft instruments, used principally for indoor occasions, as distinct from haut, or loud, instruments
- bas
- Basic
- bas
- Beef Assurance Scheme
- bas
- battlefield automation systems
- bas
- Bureau of Apprenticeship Standards
- bas
- Basic Allowance for Subsistance
- bas
- Battalion Aid Station
- bas
- Basic source code file
- bas
- Server used to manage data transport in ATM mode for ADSL-based Internet access offerings Each BAS on the France Télécom network is connected to approximately 10 DSLAMs (q v ) and groups the traffic handled by those devices Consequently, the area covered by a BAS is referred to by France Télécom as a platform Two ATM circuits, one "incoming" and one "outgoing", are put in place between the client and the BAS to which he or she is connected
- bas
- Business Activity Statement
- bas
- Broadband Access Server A device that provides connectivity between customer-provisioned DSL services and Network Access Provididers; ie it is the interface between Network Access Providers and Network Service Providers
İlgili Terimler
bastırmak teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı
- Birdenbire ve pek çok etkisini göstermek: "Tipi birdenbire bastırmış."- S. F. Abasıyanık
- Gidermek
- Basma işini yaptırmak: "Çok güçlüydü, bastırdı, omuzlarını yatağa yapıştırdı âdeta."- T. Dursun K. Zararlı bir olayı önlemek. Üstünlüğünü göstermek: "Şişman, kısa boylu bir yüzbaşı usulsüzlükte, şarlatanlıkta, inatta hepimizi bastırıyor."- Ö. Seyfettin
- Cevabı hemen yetiştirmek
- Gidermek: "Heyecanını bir türlü bastıramıyor."- N. Araz
- Zararlı bir olayı önlemek
- Kümes hayvanlarını kuluçkaya yatırmak
- Ansızın birinin yanına gitmek: "Ama bir evi tek başına çeviren, o evin düzeninden sorumlu kadınlar ansızın bastıran konuktan her zaman tedirgin olurlar."- O. Rifat
- Basma işini yaptırmak
- Birdenbire ve pek çok etkisini göstermek
- Ansızın birinin yanına gitmek
- Baskı yapmak, üzerine iyice düşmek
- Üstünlüğünü göstermek
- Bir kumaşın kenarını kıvırıp dikmek
- Baskı yapmak, üzerine iyice düşmek: "Köyün ihtiyarları da Feyziye'nin babasına bastırmışlar, onları bağışlatmışlar."- E. Bener
- kaplamak
- GALEBE (Osmanlı Dönemi)
- Bastırma
- bastı
- bas
- En kalın erkek sesi
- bas
- En kalın sesli orkestra çalgısı
- bas
- Basınçlı suyla tuvaletin yıkanmasını sağlayan aygıt
- bas
- Sesi böyle olan sanatçı
- bastırma
- Kışın keçi ve koyunların yemesi için yazın kesilerek üst üste yığılmış meşe ağacının dalları
- bastırma
- Bastırmak işi
İlgili Terimler
bastırmak teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- BAS
- (Askeri) iaşe bedeli, tayin bedeli; tabur yardım istasyonu (basic allowance for subsistence; battalion aid station)
İlgili Terimler
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.